HİKAYENİN ADI: ŞEHİTLER
ANA KARAKTERLER: SEYİT ONBAŞI
ANKAKUŞU
YER : ÇANAKKALE RUMELİ MECİDİYE BATARYASI
ZAMAN : 18
MART 1915
Tarihlerden 18 Mart’ı gösteriyordu.
Etraf karanlıktı, henüz gün ağarmamıştı. Kötü bir gün yaklaşıyor gibiydi…Yinede
Seyit Onbaşı bu savaşı kazanacaklarını, düşmana galip geleceklerini biliyordu.
İçinde taşıdığı bu umudu oradaki tüm askerlere hissettiriyordu. Onlara moral
veriyor, şakalaşıyor ve karamsar konuşmuyordu hiç. Tüm askerler toplanmıştı.
Saat 05.30 sularıydı. Düşman ordusundan bazı gemiler çok şiddetli bir ateş
açmışlardı. Seyit Onbaşı denize doğru baktı, düşman gemileri iyice yaklaşmıştı.
Ortalıkta bir duman yükseliyordu. 215 okkalık yani yaklaşık 275 kiloluk bir
mermi adeta Onbaşı’ya ‘beni sür’ der gibiydi.
Seyit Onbaşı başından geçenleri şöyle anlatır: ‘Sis bulutu çökmüştü. Etraf
simsiyahtı. Göz gözü görmüyordu. Yetmiyormuş gibi fırtına da yaklaşıyordu.
Kapana kısılmış, dört bir yanımız düşmanlarla çevriliydi. Etrafa baktım,
ellerimi açtım, Allah’ a dua etmeye başladım. Savaşı kazanmalıydık,
topraklarımızı kimseye vermemeliydik. Derken, gökyüzünde alı al, moru mor,
parlak bir cisim belirdi. Karanlığa rağmen gözalıcı ihtişamıyla geldi , omzuma
kondu. Önce korktum, bir şey yapmayacağını anlayınca bir ohhh çektim. Sakin
durduğumu gören Ankakuşu hafifçe eğildi ve kulağıma fısıldadı:
-Korkma benden, buraya senin için geldim. Ne kadar güçlü, mert ve vatansever
biri olduğunu biliyorum. Şurada gördüğün gemiler varya onları batırırsan,
düşman korkar ve arkasına bakmadan gider…Bir anda gözlerini açan
Seyit,gördüklerinin gerçek mi hayal mi olduğunu anlayamamıştı. Etrafına
baktığında bir çok arkadaşı şehit olmuş, kimisi yaralanmış ve en kötüsüde top
vinci zarar görmüştü. Hemen ayağa kalkıp etrafa gözattı. Gözlerine
inanamıyordu, düşman gemileri boğazı geçmek üzereydi. Top ve mermi sesleri
kulakları sağır ediyordu. Seyit o an bu savaşı kazanmaya ant içti.
Hemen arkadaşı Niğdeli
Ali'nin yanına gitti, onu ayağa kaldırdı. “Etrafına bir bak.” dedi. Niğdeli Ali
etrafına baktığında gördükleri şey çok üzücüydü. Topun vinci zarar görmüştü.
Şimdi nasıl atış yapacaklardı. Seyit Onbaşı hemen harekete geçti, Niğdeli Ali'den
yardım alarak 215 okkalık top mermisini sırtlandı. Niğdeli Ali bir yandan bu
olaya şaşkınlıkla şahit olurken bir yandan da Seyit'in vücudundan gelen çatırtı
seslerinden endişe duymuştu. Ancak Seyit, vazgeçmeyip mermiyi topa yerleştirdi.
İlk atış...Olamaz mermi hedefini bulamamıştı. Sonra bir mermi daha...Eyvah! Bu
da hedefine ulaşmamıştı. Artık bu son mermileriydi. Vurmaktan başka çaresi
yoktu. Vücüdu tutmuyordu,zangır zangır titriyordu. Bir adım bir adım daha... O
bitmez basamakları tek tek çıktı. Mermiyi topa sürdü. Son hesaplamaları yaptı
ve besmelesini çekip atışını gerçekleştirdi.
Düşman zırhlısı tam
isabetle vurulmuş ve Çanakkale'nin soğuk sularına yavaş yavaş gömülmeye
başlamıştı. Seyit ellerini açıp Allah'a şükürler etti,koşup Niğdeli Ali'ye sarıldı.
Bir ara kafasını yukarı kaldıran Seyit, Anka Kuşu'nun göz yaşlarının yeryüzünü
ıslattığını görmüştü. İşte o an anladıki yok olacak dedikleri Türk Milleti
yeniden canlanmış ve Çanakkale Geçilmez olmuştu.



