30 Mayıs 2019 Perşembe

MASAL SÖZCÜ

masal resim

proje sözcüsü seçimi

şarkı işitme engelli

masa şarkı

ETWİNNİNG GÜNÜ1

DRAMA

DRAMA

masal ağacı süs

SERGİ HAZIRLIĞI

masalanlat

OKULTANITIM

öğrenci görüşleri

Proje Ortak Masalımızı Yazdık


Masal Ağacı projesiyle etkinliklerimize devam ediyoruz. Bu hafta öğrencilerimiz yazdıkları masalları anasınıfındaki öğrencilere okudular. Minikler masalları merakla dinlediler. Projede yazma becerileri oldukça gelişen öğrencilerim yapılan etkinliklerle eserlerini tanıtma fırsatı buldukları için çok mutlu oldular.


22 Mayıs 2019 Çarşamba

Paşa ve Boncuk canlandırma

Masal Ağacı Projesi Ve Derslerin Muhteşem Ahengi

Yıllardır ilgi duyduğum ve kendi koşullarım ölçüsünde eğitim aldığım masal yazma ve okuma çalışmalarının Masal Ağacı Projesi ile vücut bulması benim için çok kıymetli. İnsanı diri tutan ve yaratıcılığını geliştiren şey aslında bu tarz projelerde yer almak ve bunun için çaba sarf etmektir.Yarım dönem gibi kısa bir süreçte ne çok şey öğrendiğimi bu gün daha iyi anladım.Masallarımızı ağaca astıktan sonra okul bahçesinde uygun bir yerde öğrencilerle; minderlerimizi, sandalyelerimizi alıp oturduk.Masallarımızı bir kez daha okuduk. Türkçe dersinde yazdığımız,müzik dersinde hazırladığımız akrostişi seslendirdik. Son olarak seçilen ortak bir masalın oluş sırasına göre resmini çizdik...Ve disiplinler arası bağı istersek ne kadar güçlü tutabileceğimizi ve uyum kurabileceğimizi gördük.



19 Mayıs 2019 Pazar

AĞAÇLAR MASAL AÇTI

Kdz.Ereğli Kepez İlkokulu olarak projemizin tanıtım ve sergi gününü Levent KAYALI öğretmenimiz ve öğrencileriyle birlikte hazırlayıp sunduk. Masal Ağacı bölümümüze yoğun ilgi gösteren çocuklarımızın yüzlerindeki merak ve sonuçtaki mutlulukları görülmeye değerdi.

17 Mayıs 2019 Cuma

5. Çekmeköy Kültür Şenliği

İstanbul Çekmeköy’de bulunan 5 okulumuz kurucularımız Serpil Dağçayır ve İlhan Şentürk aracılığında bir araya geldi. Rahmi Mihriban Bedestenci ilkokulu, Sultançiftliği İlk ve Ortaokulu, Hatice Mehmet Ekşioğlu İlkokulu ve Mimar Sinan İmanhatip Ortaokulunun bir araya gelmesi ile Çekmeköy Kültür günlerinin 4. Günü 16/05/2019 tarihinde  Masal ağacı sergilendi.
Masal ağacı sergisinde projenin amaçları; masal ağacı; etwinning günü çalışmaları yer aldı.Masal ağacı sergisine katılımcılar yoğun bir ilgi gösterdiler.
Sergimizi ziyaret eden Çekmeköy Kaymakamı Adem Arslan ve Çekmeköy İlçe Milli Eğitim Müdürü Ahmet Aktaş’ öğrencilerimiz işaret dili ile Bana bir masal anlat baba şarkısıyla gösteri sundular. Masallarımızı incelerken ; yazarlarımız ile resimler çekildiler.
Masal ağacı sergimiz oldukça ses getirdi. Ses getirmeye de devam edecektir.

5 Mayıs 2019 Pazar

KELOĞLAN VE KİTAP SEVGİSİ


      Bir varmış, bir yokmuş. Develer tellal iken pireler berber iken, ben dedemin beşiğini tıngır mıngır sallar iken, evvel zaman önce kocaman bir ülke varmış. Bu ülkede herkes kitap okumayı çok severmiş fakat bir kişi hariç… Kitap okumayı hiç sevmeyen bu kişinin adı Kara Vezir’miş. Kara Vezir,  adamlarına bir makine icat etmelerini söylemiş. Bu makine insanların kitaplara olan sevgisini emecek ve zamanla azaltarak insanların kitap sevgisini yok edecekmiş. Kara Vezir’in bu kötü düşüncesini öğrenen Bilgecan Dede onu durdurmak için Keloğlan, Balkız ve Kara adında üç çocuğu görevlendirmiş.
Keloğlan fakir bir köylü kadının oğluymuş. Balkız ve Kara da O’nun en yakın arkadaşlarıymış. Bu üç arkadaşın ortak özelliği hem zeki hem de hayal güçlerinin çok geniş olmasıymış. Bu arkadaşlar bol bol kitap okuyup kitapların büyülü dünyasında yaşarlarmış.
Kara Vezir’i durdurmak için hızlı ve dikkatli bir şekilde yola koyulmuşlar. Oyalanmadan hızlı olmak zorundalarmış. Çünkü o makine insanların kitap sevgisini her an yok edebilirmiş. Keloğlan, Balkız ve Kara ile beraber Kara Vezir’in sarayına doğru gitmeye başlamışlar. Saraya yaklaştıklarında yakalanmamak için bir plan yapmaları gerektiğini düşünmüşler. Çünkü Kara Vezir, Keloğlan ve arkadaşlarını daha önce de kötü planlarını engelledikleri için onları çok iyi tanıyor ve yakalamak istiyormuş.
Keloğlan, Balkız ve Kara hemen bir plan yapmak için düşünmeye başlamışlar. Genelde saray gibi büyük ve karmaşık binaların her ihtimale karşı bir de gizli bir geçidi olabileceğini düşünmüşler ve bu geçidi aramaya karar vermişler. Gizlice arka bahçeye geldikleri sırada bir ses duymuşlar. Bu Keloğlan’ın sesiymiş. Yanlışlıkla ayağı kayıp düştüğünde dar ve upuzun bir geçitten kayarak yere düşmüş. Burası sarayın bodrum katıymış. Şans eseri geçidi bulmuşlar. Balkız ve Kara da hemen geçitten kaymışlar. Parmak ucunda yürüyerek sarayın çatı katına çıkmışlar.
Makinenin vidalarını söküp sonra da pencereden aşağıya atmaya karar vermişler. Tam vidaları sökmüşler ki Kara Vezir ’in sesini duymuşlar ve hemen saklanmışlar. Kara Vezir, makineyi çalıştıracağı için çok mutluymuş. Ama bir aksilik olmuş ve makine çalışmamış. Kara vezir çok sinirlenmiş ve adamlarını bulmak için tekrar odadan çıkmış. Bir işi de doğru düzgün yapamamışlardı bu adamlar.
Keloğlan, Balkız ve Kara makineyi hep birlikte kaldırıp aşağıya atmışlar. Makine paramparça olmuş. Kara vezir de bir o kadar şaşkınmış kafasına vidalar düşerken.
Üçü de birbirlerine sarılarak bu anı kutlamışlar. Bilgecan Dede Keloğlan, Balkız ve Kara‘ya çok teşekkür etmiş. Böylece Keloğlan ve arkadaşları, vezirin bir kötü planını daha engellemişler Artık ülkedeki herkes kitap okumaya devam edebilecekmiş. Belki Kara Vezir de bir gün kitap okumanın ne kadar yararlı olduğu anlar ve kitap okumaya karar verir. Kim bilir…


             Elmas FİLİZ – Cahit Zarifoğlu İlkokulu 4G Sınıfı –KONYA
             Meltem YERLİKAYA-Hatice Mehmet Ekşioğlu 4B Sınıfı- İSTANBUL

4 Mayıs 2019 Cumartesi

MASAL SÖZCÜ


logomuz olmasın mı?


TÜRK VE AZERİ ORTAK MASALI NASIL OLUR? işte bir örnek..

İL’HAN ve PERİ
Biri var idi, Biri yox idi,  keçmiş zamanlarda bir xan var idi. Bu xan bir  kəndi  işğal etmək istəyirdi amma orada dünya görmüş qocalar olduğuna görə,  bu çətin  idi.  Xan qərara alır ki, qocaları hiylə ilə saraya çağırıb onları burda saxlasın. Həmin kəndə 3 sual göndərir bunu tapmasalar, kəndi tutacağını bildirir.Kəndlilər çıxılmaz vəziyyətdə qalır.Kəndə yaşayan bir qoca nənə olur.Bu nənənin  Əhməd adlı ağıllı nəvəsi olur.Əhməd çarə tapmağa çalışır.Nənəsindən bu kənəddə başqa qocanın olub olmadığını soruşur.Nənə gözləri kor olduğu üçün saraya aparılmayan bir qocanın olduğunu deyir.Nəhayət o qocanın yanına gəlir suallara ona verir.Qoca hamısını cavablandırır.Amma bir sual cavabsız qalır və bu sualın cavabını özü tapmalı olduğunu deyir.Əhməd ağıllı davranaraq o sualın  cavabını tapır.Xanın yanına gedir.Xan onu  görüb çox təəccüblənir və...... Han asla soruların cevabınının gelmeyeceğini düşünüyordu. Bunun nedeni ise soruların cevabını sadece Han’ın bilmesiydi. Tüm ülkede sadece hanın bildiği 3 sır vardı. Bu  sorular şunlardı:
1- Ülkenin anahtarının nerde olduğu
2- Hazinenin nereye saklandığı
3-Ülkeyi dış etkenlerden kimin koruduğuymuş.
Bunların hepsini bir o Han, bir de 3. Sorunun cevabı yani ülkeyi koruyanlar bilirmiş.
Ülkenin dört tarafını koruyan tam dört peri varmış. Ama bunu değil ülke dışındaki köydeki yaşayanların bilmesi, o ülkede yaşayanların bilmesi bile imkansızmış.
Han şaşırmış bir vaziyette soruların cevaplarını Ahmet' e sormuş. Ahmet “:Ülkenin anahtarı tüm denizlerin sonunda, güneşin tam battığı yerdedir. Hazine  denizlerin başladığı, güneşin doğduğu yerdir. Ve ülkeyi buranın 4 bir yanında olan periler korur.” cevabını vermiş.
Ve bu cevapların hepsi de doğruymuş. Han çaresiz Ahmet' i tekrar köyüne göndermiş. Kötü de alamamış tabi haliyle. Köyde bütün o yaşlı insanlar bile 3 gün 3 gece bunu kutlamış. Bu sırada han kara kara düşünüp duruyormuş. Bu sırrı bilen bir kendisi varmış, bir de o dört peri. Teker teker bütün perileri saraya çağırmış.
Önce birinci peri gelmiş. Han sormuş. Bu sırları sen mi açıkladın diye. Birinci peri ise "Hayır,ben söylemedim fakat 4. Perinin söylediğine şahidim" demiş. Bu sözlerden sonra Han 2. periyi saraya çağırmış. Yine aynı soruyu sormuş :"Bu sırları sen mi söyledin?".
İkinci peri ise yine aynı şeyi söylemiş: "Hayır ben söylemedim fakat 4. Perinin söylediğine şahidim."
Han 3. Periyi çağırdığında ise o da aynı şeyleri söyleyip gitmiş.
Han bunu üzerine çok sinirlenip saraya hemen 4. Periyi çağırmış ve şunları söylemiş "Doğruyu söyle! Herkes senin adını verdi. Sırrımızı sen söyledin değil mi?"
4. Peri bu söylenenler karşısında çok şaşırmış. "Hayır, ben söylemedim neden bahsettiğinizi bile bilmiyorum." demiş fakat kendini de inandıramamış. Bu yüzden de 4. Peri ömür boyu zindan cezası almış. 2. Soruyu 2. Peri ve 3. Soruyu 3. Peri cevabını Ahmet ve teyzenin kör kocasına vermiş. Çünkü bu 3 peri de 4. Peri ülkenin en güzel yerinde olduğu için onu kıskanıyor ve başının derde girmesini istiyormuş. Han’ın da böyle bir şey yaptığını duyunca hemen kendi aralarında plan yapıp 4. Periye iftira atmışlar. 4. Peri zindanda olduğu için çok üzülüyor fakat elinden bir şey gelmiyormuş.
Kalan 3 peri ülkeyi korumaya devam etmiş. Köyde yaşayanlar ise aynı şekilde yaşamını sürdürüyormuş. Aradan 3 ay geçmiş. Kalan peri hala zindandaymış. Perinin aklına bir fikir gelmiş. Han ile görüşmek istemiş.
Han periyi görmeye geldiğinde peri başlamış konuşmaya. "Sevgili Han’ım, ben sizi kendime inandıramıyorum. Sizden Ahmet' i saraya çağırıp ondan soruları nasıl bildiklerini söylemesini rica edin lütfen!" demiş. Han ise perinin bu istediğini geri çevirmeyip Ahmet 'i saraya çağırmış. Ahmet saraya gelir gelmez "Söyle bakalım. Bu soruların cevabını nereden biliyordunuz demiş. Ahmet  "Nenemin kör kocasının yanına iki tane peri geldi. Benim yanıma ise bir peri. Soruların cevaplarını verdiler ve gittiler. Ben ise cevapları size getirdim demiş. Han hemen bunların kalan 3 peri olduğunu, onların yalan söylediğini anlamış. "Her ne olursa olsun dürüst olduğun için köyünü almayacağım, teşekkürler" demiş ve onu köyüne geri yollamış. Bundan sonra ilk iş hemen 3 periyi de saraya çağırmış ve onlara neden yalan söylediklerini sormuş. Onlar ise mahcup bir şekilde "4. Peri ülkenin en güzel yerini koruyordu. Biz ise onu kıskandık ve başının derde girmesini istedik." demişler. 4. Peri zindandan çıkarılmış, kalan bütün periler ise ondan özür dilemişler. Fakat yine de 4. Peri üç ay zindanda kaldığından onlar da üç ay yalanlarının cezasını çekmişler ve bir daha ömürleri boyunca hiç yalan söylememişler.
Gökten üç elma düşmüş, biri bana ,biri sana , biri de Masal Ağacı okurlarına…


Ismayilli, Azerbeycanİ.Həsənov adına İsmayıllı şəhər 1 saylı tam orta məktəb


İLHAN ŞENTÜRK
SULTANÇİFTLİĞİ  ORTAOKULU,  TAŞDELEN / ÇEKMEKÖY /  İSTANBUL

Demokratik katılımla kendi karakterlerini seçen öğrenciler masal yazdılar

https://m.youtube.com/watch?v=s3PdioCHdsU

Emine ÇIKLA öğretmenimizle ortak yazdığımız masalı canlandırdık

https://m.youtube.com/watch?v=BNFUypap6_k

3 Mayıs 2019 Cuma

Derya Konal Öğretmenim ile birlikte yazdığımız Köylüler ve Devler masalının tiyatrosunu oynadık.

https://youtu.be/pI0bQqPJYDo

Masal Ağacı Projemizin Temsilci Konuşması

Köyün Umudu

Köyün Umudu isimli ortak masalımızı canlandırdık:
https://youtu.be/yat3xOnErhU

Ahmet ve Çanakkale

Serpim Dağçayır ve Özlem Demir hocalarımızdan bir Çanakkale Masalı

Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde, kalbur saman içinde uzak diyarlarda bir ülke varmış. Bu ülkenin Çanakkale diye güzel bir şehri varmış. Bu şehirde insanlar mutlu mesut yaşarlarmış.
Bu şehir kocaman masmavi bir denize sahipmiş. Bu güzel masmavi denizde kocaman bir boğaz varmış. Bu boğaz soğuk suları sıcak sulara bağlıyormuş. Bu yüzden tüm dünyanın gözü bu şehrin üzerindeymiş.
Bir gün dünyadaki ülkeler birbirine savaş açmış. Bu o kadar büyük bir savaşmış ki ta Çanakkale'ye kadar gelmiş. Bu düşman ülkeler Çanakkale'yi ele geçirip, ülkeyi yıkmak istiyorlarmış.
Ülkenin her yerinde Çanakkale’ye asker gelmeye başlamış. Hem Çanakkale'yi hem ülkeyi korumak için birçok asker gelmiş. Çanakkale’de büyük bir savaş başlamış.
Savaş'ta Çanakkale’yi zor günler bekliyormuş. Askerler şehri korumak için büyük bir çaba gösteriyorlarmış. 
Uzak köylerin birinde yaşayan 15 yaşındaki Ahmet savaş ile ilgili gelen haberleri üzüntüyle dinliyormuş. Ahmet’in babası, amcası ve köyün diğer erkekleri Çanakkale’ye savaşmaya gitmişler Ahmet Çanakkale’nin ne kadar önemli olduğunu hep babasından dinlemiş.
Bir gün Ahmet arkadaşlarını toplamış ve Çanakkale’ye babasının yanına gideceğini söylemiş. Onlara Çanakkale'ye düşman askerleri girerse, bu güzel ülkede yaşayamayacaklarını anlatmış.
Ahmet ve arkadaşları bir gece yola çıkmışlar. Az gitmişler uz gitmişler, dere tepe düz gitmişler. Günler sonra Çanakkale’ye varmışlar. 
Ahmet babasını ve amcasını aramaya başlamış. Ahmet sadece amcasını bulabilmiş. Amcası ona hasretle sarılmış ve abisini uzun zamandır görmediğini söylemiş. Ahmet’e uzun savaşı anlatmış ve ona burada ihtiyaçları olduğunu söylemiş.
‘Ben ne yapabilirim amca’ diye sormuş, Ahmet.
Amcası; ‘Oğlum burada bir komutan var, hepimizin umudu. O Yarbay Mustafa Kemal Bey. O Anafartalar komutanı. Git onu bul evlat.’ demiş.
Ahmet, Mustafa Kemal'in yolunu tutmuş. Anafartalar komutanı Mustafa Kemal, Ahmet’i karşısında görünce çok sevinmiş.’ Senin gibi gençler oldukça 'Çanakkale Geçilmez' demiş. Mustafa Kemal Ahmet'e gizli ve önemli bir görev vermiş.
Ahmet aldığı görevi yerine getirmek için heyecanla bekliyormuş. Göreve gitmeden önce birkaç gün cephede hazırlanması gerekiyormuş. Beklerken yaralılara yardım etmeye karar vermiş. Onları gördükçe savaşın çok kötü ve acımasız olduğunu düşünmüş.

Göreve gitmeden Kemal’le helalleşmiş, sonuçta şehit olmakta varmış. Ama Ahmet hiç korkmuyormuş. Hava kararınca düşman birliklerinin bulunduğu alanı gizlice gözlemlemeye başlamış. Düşman hareketli ve kalabalıkmış. Türk esirlerinin yerini tespit etmeliymiş. Gecenin ileri saatlerinde askerler uyuyunca, bir çadırın esir çadırı olduğunu düşünmüş. Bunu hemen Kemal’e bildirmesi gerekirken ani bir kararla sürünerek çadıra doğru yaklaşmış, çadıra girmiş.

Tahmini doğruymuş, Türk askerleri buradaymış. Hepsi çok yorgun ve bitkin görünüyormuş. Esirlerin elleri ve ayakları bağlıymış. Ahmet esirlere’ ‘Sessiz olun sizi kurtaracağım’ ‘demiş. Onları çözerken karşısında babasını görmüş. Hasretle sarılmışlar. Ahmet’in babası’ ‘Hepimiz aynı anda burudan çıkamayız, nöbetçileri uzaklaştırmalıyız’ ‘demişAhmet''Nasıl?''deyince askerlerimizden biri’ ‘Cephanelikburaya çok yakın, orayı patlatırsak dikkatleri dağılır’ ‘demiş. Ahmet ''Ben yaparım’ ‘dese de babası kabul etmemiş.

Babası ''Bu işi ben yapacağım, siz kaçıp orduya katılın, şehit olmazsam size yetişirim’ ‘demiş.
Ahmet'e sarılıp, öpmüş. Çadırdan sürünerek çıkmış. Üç-beş dakika sonra patlama sesi gelmiş. Düşman askerleri telaş ve şaşkınlıkla o tarafa koşmuş. Ahmet ve Türk askerleri “Allah Allah'' sesleriyle çadırdan çıkıp önüne geleni yok ederek oradan uzaklaşmış.

Ahmet yol boyunca arkasından babası gelir mi? diye baka baka Türk birliklerine kavuşmuşlar.

M.Kemal, Ahmet’i bu başarısı ve cesareti için kutlamış. Ahmet’in kalbi burukmuş. Babası gelmemiş. Bunu düşünürken yaralıları taşıyan at arabasından babasının indirildiğini görmüş, sevinçle yanına koşmuş.

Ahmet babasına kavuşmuştu. Sıra da düşmanların kovulduğu özgür topraklarımız da mutlu yaşamak varmış.

O günlerden sonra o topraklara üç ağaç dikilmiş.
Biri masalı yazanlara,
Biri masalı okuyanlara,
Biri masalı dinleyenlere….