31 Mayıs 2019 Cuma
30 Mayıs 2019 Perşembe
Masal Ağacı projesiyle etkinliklerimize devam ediyoruz. Bu hafta öğrencilerimiz yazdıkları masalları anasınıfındaki öğrencilere okudular. Minikler masalları merakla dinlediler. Projede yazma becerileri oldukça gelişen öğrencilerim yapılan etkinliklerle eserlerini tanıtma fırsatı buldukları için çok mutlu oldular.
28 Mayıs 2019 Salı
23 Mayıs 2019 Perşembe
22 Mayıs 2019 Çarşamba
Masal Ağacı Projesi Ve Derslerin Muhteşem Ahengi
Yıllardır ilgi duyduğum ve kendi koşullarım ölçüsünde eğitim aldığım masal yazma ve okuma çalışmalarının Masal Ağacı Projesi ile vücut bulması benim için çok kıymetli. İnsanı diri tutan ve yaratıcılığını geliştiren şey aslında bu tarz projelerde yer almak ve bunun için çaba sarf etmektir.Yarım dönem gibi kısa bir süreçte ne çok şey öğrendiğimi bu gün daha iyi anladım.Masallarımızı ağaca astıktan sonra okul bahçesinde uygun bir yerde öğrencilerle; minderlerimizi, sandalyelerimizi alıp oturduk.Masallarımızı bir kez daha okuduk. Türkçe dersinde yazdığımız,müzik dersinde hazırladığımız akrostişi seslendirdik. Son olarak seçilen ortak bir masalın oluş sırasına göre resmini çizdik...Ve disiplinler arası bağı istersek ne kadar güçlü tutabileceğimizi ve uyum kurabileceğimizi gördük.
21 Mayıs 2019 Salı
19 Mayıs 2019 Pazar
AĞAÇLAR MASAL AÇTI
Kdz.Ereğli Kepez İlkokulu olarak projemizin tanıtım ve sergi gününü Levent KAYALI öğretmenimiz ve öğrencileriyle birlikte hazırlayıp sunduk. Masal Ağacı bölümümüze yoğun ilgi gösteren çocuklarımızın yüzlerindeki merak ve sonuçtaki mutlulukları görülmeye değerdi.
17 Mayıs 2019 Cuma
5. Çekmeköy Kültür Şenliği
İstanbul Çekmeköy’de bulunan 5 okulumuz kurucularımız Serpil Dağçayır ve İlhan Şentürk aracılığında bir araya geldi. Rahmi Mihriban Bedestenci ilkokulu, Sultançiftliği İlk ve Ortaokulu, Hatice Mehmet Ekşioğlu İlkokulu ve Mimar Sinan İmanhatip Ortaokulunun bir araya gelmesi ile Çekmeköy Kültür günlerinin 4. Günü 16/05/2019 tarihinde Masal ağacı sergilendi.
Masal ağacı sergisinde projenin amaçları; masal ağacı; etwinning günü çalışmaları yer aldı.Masal ağacı sergisine katılımcılar yoğun bir ilgi gösterdiler.
Sergimizi ziyaret eden Çekmeköy Kaymakamı Adem Arslan ve Çekmeköy İlçe Milli Eğitim Müdürü Ahmet Aktaş’ öğrencilerimiz işaret dili ile Bana bir masal anlat baba şarkısıyla gösteri sundular. Masallarımızı incelerken ; yazarlarımız ile resimler çekildiler.
Masal ağacı sergimiz oldukça ses getirdi. Ses getirmeye de devam edecektir.
Masal ağacı sergisinde projenin amaçları; masal ağacı; etwinning günü çalışmaları yer aldı.Masal ağacı sergisine katılımcılar yoğun bir ilgi gösterdiler.
Sergimizi ziyaret eden Çekmeköy Kaymakamı Adem Arslan ve Çekmeköy İlçe Milli Eğitim Müdürü Ahmet Aktaş’ öğrencilerimiz işaret dili ile Bana bir masal anlat baba şarkısıyla gösteri sundular. Masallarımızı incelerken ; yazarlarımız ile resimler çekildiler.
Masal ağacı sergimiz oldukça ses getirdi. Ses getirmeye de devam edecektir.
14 Mayıs 2019 Salı
5 Mayıs 2019 Pazar
KELOĞLAN VE KİTAP SEVGİSİ
Bir varmış, bir yokmuş. Develer tellal iken pireler berber iken, ben dedemin beşiğini tıngır mıngır sallar iken, evvel zaman önce kocaman bir ülke varmış. Bu ülkede herkes kitap okumayı çok severmiş fakat bir kişi hariç… Kitap okumayı hiç sevmeyen bu kişinin adı Kara Vezir’miş. Kara Vezir, adamlarına bir makine icat etmelerini söylemiş. Bu makine insanların kitaplara olan sevgisini emecek ve zamanla azaltarak insanların kitap sevgisini yok edecekmiş. Kara Vezir’in bu kötü düşüncesini öğrenen Bilgecan Dede onu durdurmak için Keloğlan, Balkız ve Kara adında üç çocuğu görevlendirmiş.
Keloğlan
fakir bir köylü kadının oğluymuş. Balkız ve Kara da O’nun en yakın
arkadaşlarıymış. Bu üç arkadaşın ortak özelliği hem zeki hem de hayal
güçlerinin çok geniş olmasıymış. Bu arkadaşlar bol bol kitap okuyup kitapların
büyülü dünyasında yaşarlarmış.
Kara
Vezir’i durdurmak için hızlı ve dikkatli bir şekilde yola koyulmuşlar.
Oyalanmadan hızlı olmak zorundalarmış. Çünkü o makine insanların kitap
sevgisini her an yok edebilirmiş. Keloğlan, Balkız ve Kara ile beraber Kara
Vezir’in sarayına doğru gitmeye başlamışlar. Saraya yaklaştıklarında yakalanmamak
için bir plan yapmaları gerektiğini düşünmüşler. Çünkü Kara Vezir, Keloğlan ve
arkadaşlarını daha önce de kötü planlarını engelledikleri için onları çok iyi
tanıyor ve yakalamak istiyormuş.
Keloğlan,
Balkız ve Kara hemen bir plan yapmak için düşünmeye başlamışlar. Genelde saray
gibi büyük ve karmaşık binaların her ihtimale karşı bir de gizli bir geçidi olabileceğini
düşünmüşler ve bu geçidi aramaya karar vermişler. Gizlice arka bahçeye
geldikleri sırada bir ses duymuşlar. Bu Keloğlan’ın sesiymiş. Yanlışlıkla ayağı
kayıp düştüğünde dar ve upuzun bir geçitten kayarak yere düşmüş. Burası sarayın
bodrum katıymış. Şans eseri geçidi bulmuşlar. Balkız ve Kara da hemen geçitten
kaymışlar. Parmak ucunda yürüyerek sarayın çatı katına çıkmışlar.
Makinenin
vidalarını söküp sonra da pencereden aşağıya atmaya karar vermişler. Tam
vidaları sökmüşler ki Kara Vezir ’in sesini duymuşlar ve hemen saklanmışlar.
Kara Vezir, makineyi çalıştıracağı için çok mutluymuş. Ama bir aksilik olmuş ve
makine çalışmamış. Kara vezir çok sinirlenmiş ve adamlarını bulmak için tekrar
odadan çıkmış. Bir işi de doğru düzgün yapamamışlardı bu adamlar.
Keloğlan,
Balkız ve Kara makineyi hep birlikte kaldırıp aşağıya atmışlar. Makine
paramparça olmuş. Kara vezir de bir o kadar şaşkınmış kafasına vidalar
düşerken.
Üçü
de birbirlerine sarılarak bu anı kutlamışlar. Bilgecan Dede Keloğlan, Balkız ve
Kara‘ya çok teşekkür etmiş. Böylece Keloğlan ve arkadaşları, vezirin bir kötü
planını daha engellemişler Artık ülkedeki herkes kitap okumaya devam edebilecekmiş.
Belki Kara Vezir de bir gün kitap okumanın ne kadar yararlı olduğu anlar ve
kitap okumaya karar verir. Kim bilir…
Elmas FİLİZ – Cahit Zarifoğlu İlkokulu 4G
Sınıfı –KONYA
Meltem YERLİKAYA-Hatice Mehmet Ekşioğlu 4B
Sınıfı- İSTANBUL
4 Mayıs 2019 Cumartesi
TÜRK VE AZERİ ORTAK MASALI NASIL OLUR? işte bir örnek..
İL’HAN
ve PERİ
Biri var idi, Biri yox idi, keçmiş zamanlarda bir xan var idi. Bu xan
bir kəndi işğal etmək istəyirdi amma orada dünya görmüş
qocalar olduğuna görə, bu çətin idi.
Xan qərara alır ki, qocaları hiylə ilə saraya çağırıb onları burda saxlasın.
Həmin kəndə 3 sual göndərir bunu tapmasalar, kəndi tutacağını bildirir.Kəndlilər
çıxılmaz vəziyyətdə qalır.Kəndə yaşayan bir qoca nənə olur.Bu nənənin Əhməd adlı ağıllı nəvəsi olur.Əhməd çarə
tapmağa çalışır.Nənəsindən bu kənəddə başqa qocanın olub olmadığını soruşur.Nənə
gözləri kor olduğu üçün saraya aparılmayan bir qocanın olduğunu deyir.Nəhayət o
qocanın yanına gəlir suallara ona verir.Qoca hamısını cavablandırır.Amma bir
sual cavabsız qalır və bu sualın cavabını özü tapmalı olduğunu deyir.Əhməd
ağıllı davranaraq o sualın cavabını
tapır.Xanın yanına gedir.Xan onu görüb
çox təəccüblənir və...... Han asla soruların cevabınının gelmeyeceğini
düşünüyordu. Bunun nedeni ise soruların cevabını sadece Han’ın bilmesiydi. Tüm
ülkede sadece hanın bildiği 3 sır vardı. Bu
sorular şunlardı:
1- Ülkenin anahtarının nerde olduğu
2- Hazinenin nereye saklandığı
3-Ülkeyi dış etkenlerden kimin koruduğuymuş.
Bunların hepsini bir o Han, bir de 3. Sorunun cevabı
yani ülkeyi koruyanlar bilirmiş.
Ülkenin dört tarafını koruyan tam dört peri varmış.
Ama bunu değil ülke dışındaki köydeki yaşayanların bilmesi, o ülkede
yaşayanların bilmesi bile imkansızmış.
Han şaşırmış bir vaziyette soruların cevaplarını
Ahmet' e sormuş. Ahmet “:Ülkenin anahtarı tüm denizlerin sonunda, güneşin tam
battığı yerdedir. Hazine denizlerin
başladığı, güneşin doğduğu yerdir. Ve ülkeyi buranın 4 bir yanında olan periler
korur.” cevabını vermiş.
Ve bu cevapların hepsi de doğruymuş. Han çaresiz
Ahmet' i tekrar köyüne göndermiş. Kötü de alamamış tabi haliyle. Köyde bütün o
yaşlı insanlar bile 3 gün 3 gece bunu kutlamış. Bu sırada han kara kara düşünüp
duruyormuş. Bu sırrı bilen bir kendisi varmış, bir de o dört peri. Teker teker
bütün perileri saraya çağırmış.
Önce birinci peri gelmiş. Han sormuş. Bu sırları sen
mi açıkladın diye. Birinci peri ise "Hayır,ben söylemedim fakat 4. Perinin
söylediğine şahidim" demiş. Bu sözlerden sonra Han 2. periyi saraya
çağırmış. Yine aynı soruyu sormuş :"Bu sırları sen mi söyledin?".
İkinci peri ise yine aynı şeyi söylemiş: "Hayır
ben söylemedim fakat 4. Perinin söylediğine şahidim."
Han 3. Periyi çağırdığında ise o da aynı şeyleri
söyleyip gitmiş.
Han bunu üzerine çok sinirlenip saraya hemen 4.
Periyi çağırmış ve şunları söylemiş "Doğruyu söyle! Herkes senin adını verdi.
Sırrımızı sen söyledin değil mi?"
4. Peri bu söylenenler karşısında çok şaşırmış.
"Hayır, ben söylemedim neden bahsettiğinizi bile bilmiyorum." demiş
fakat kendini de inandıramamış. Bu yüzden de 4. Peri ömür boyu zindan cezası
almış. 2. Soruyu 2. Peri ve 3. Soruyu 3. Peri cevabını Ahmet ve teyzenin kör
kocasına vermiş. Çünkü bu 3 peri de 4. Peri ülkenin en güzel yerinde olduğu
için onu kıskanıyor ve başının derde girmesini istiyormuş. Han’ın da böyle bir
şey yaptığını duyunca hemen kendi aralarında plan yapıp 4. Periye iftira
atmışlar. 4. Peri zindanda olduğu için çok üzülüyor fakat elinden bir şey
gelmiyormuş.
Kalan 3 peri ülkeyi korumaya devam etmiş. Köyde
yaşayanlar ise aynı şekilde yaşamını sürdürüyormuş. Aradan 3 ay geçmiş. Kalan
peri hala zindandaymış. Perinin aklına bir fikir gelmiş. Han ile görüşmek
istemiş.
Han periyi görmeye geldiğinde peri başlamış
konuşmaya. "Sevgili Han’ım, ben sizi kendime inandıramıyorum. Sizden
Ahmet' i saraya çağırıp ondan soruları nasıl bildiklerini söylemesini rica edin
lütfen!" demiş. Han ise perinin bu istediğini geri çevirmeyip Ahmet 'i
saraya çağırmış. Ahmet saraya gelir gelmez "Söyle bakalım. Bu soruların
cevabını nereden biliyordunuz demiş. Ahmet
"Nenemin kör kocasının yanına iki tane peri geldi. Benim yanıma ise
bir peri. Soruların cevaplarını verdiler ve gittiler. Ben ise cevapları size
getirdim demiş. Han hemen bunların kalan 3 peri olduğunu, onların yalan
söylediğini anlamış. "Her ne olursa olsun dürüst olduğun için köyünü
almayacağım, teşekkürler" demiş ve onu köyüne geri yollamış. Bundan sonra
ilk iş hemen 3 periyi de saraya çağırmış ve onlara neden yalan söylediklerini
sormuş. Onlar ise mahcup bir şekilde "4. Peri ülkenin en güzel yerini
koruyordu. Biz ise onu kıskandık ve başının derde girmesini istedik." demişler.
4. Peri zindandan çıkarılmış, kalan bütün periler ise ondan özür dilemişler.
Fakat yine de 4. Peri üç ay zindanda kaldığından onlar da üç ay yalanlarının
cezasını çekmişler ve bir daha ömürleri boyunca hiç yalan söylememişler.
Gökten üç elma düşmüş, biri bana ,biri sana , biri
de Masal Ağacı okurlarına…
Ismayilli, Azerbeycanİ.Həsənov adına
İsmayıllı şəhər 1 saylı tam orta məktəb
İLHAN ŞENTÜRK
SULTANÇİFTLİĞİ ORTAOKULU,
TAŞDELEN / ÇEKMEKÖY / İSTANBUL
3 Mayıs 2019 Cuma
Ahmet ve Çanakkale
Serpim Dağçayır ve Özlem Demir hocalarımızdan bir Çanakkale Masalı
Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde, kalbur saman içinde uzak diyarlarda bir ülke varmış. Bu ülkenin Çanakkale diye güzel bir şehri varmış. Bu şehirde insanlar mutlu mesut yaşarlarmış.
Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde, kalbur saman içinde uzak diyarlarda bir ülke varmış. Bu ülkenin Çanakkale diye güzel bir şehri varmış. Bu şehirde insanlar mutlu mesut yaşarlarmış.
Bu şehir kocaman masmavi bir denize sahipmiş. Bu güzel masmavi denizde kocaman bir boğaz varmış. Bu boğaz soğuk suları sıcak sulara bağlıyormuş. Bu yüzden tüm dünyanın gözü bu şehrin üzerindeymiş.
Bir gün dünyadaki ülkeler birbirine savaş açmış. Bu o kadar büyük bir savaşmış ki ta Çanakkale'ye kadar gelmiş. Bu düşman ülkeler Çanakkale'yi ele geçirip, ülkeyi yıkmak istiyorlarmış.
Ülkenin her yerinde Çanakkale’ye asker gelmeye başlamış. Hem Çanakkale'yi hem ülkeyi korumak için birçok asker gelmiş. Çanakkale’de büyük bir savaş başlamış.
Savaş'ta Çanakkale’yi zor günler bekliyormuş. Askerler şehri korumak için büyük bir çaba gösteriyorlarmış.
Uzak köylerin birinde yaşayan 15 yaşındaki Ahmet savaş ile ilgili gelen haberleri üzüntüyle dinliyormuş. Ahmet’in babası, amcası ve köyün diğer erkekleri Çanakkale’ye savaşmaya gitmişler Ahmet Çanakkale’nin ne kadar önemli olduğunu hep babasından dinlemiş.
Bir gün Ahmet arkadaşlarını toplamış ve Çanakkale’ye babasının yanına gideceğini söylemiş. Onlara Çanakkale'ye düşman askerleri girerse, bu güzel ülkede yaşayamayacaklarını anlatmış.
Ahmet ve arkadaşları bir gece yola çıkmışlar. Az gitmişler uz gitmişler, dere tepe düz gitmişler. Günler sonra Çanakkale’ye varmışlar.
Ahmet babasını ve amcasını aramaya başlamış. Ahmet sadece amcasını bulabilmiş. Amcası ona hasretle sarılmış ve abisini uzun zamandır görmediğini söylemiş. Ahmet’e uzun savaşı anlatmış ve ona burada ihtiyaçları olduğunu söylemiş.
‘Ben ne yapabilirim amca’ diye sormuş, Ahmet.
Amcası; ‘Oğlum burada bir komutan var, hepimizin umudu. O Yarbay Mustafa Kemal Bey. O Anafartalar komutanı. Git onu bul evlat.’ demiş.
Ahmet, Mustafa Kemal'in yolunu tutmuş. Anafartalar komutanı Mustafa Kemal, Ahmet’i karşısında görünce çok sevinmiş.’ Senin gibi gençler oldukça 'Çanakkale Geçilmez' demiş. Mustafa Kemal Ahmet'e gizli ve önemli bir görev vermiş.
Ahmet aldığı görevi yerine getirmek için heyecanla bekliyormuş. Göreve gitmeden önce birkaç gün cephede hazırlanması gerekiyormuş. Beklerken yaralılara yardım etmeye karar vermiş. Onları gördükçe savaşın çok kötü ve acımasız olduğunu düşünmüş.
Göreve gitmeden Kemal’le helalleşmiş, sonuçta şehit olmakta varmış. Ama Ahmet hiç korkmuyormuş. Hava kararınca düşman birliklerinin bulunduğu alanı gizlice gözlemlemeye başlamış. Düşman hareketli ve kalabalıkmış. Türk esirlerinin yerini tespit etmeliymiş. Gecenin ileri saatlerinde askerler uyuyunca, bir çadırın esir çadırı olduğunu düşünmüş. Bunu hemen Kemal’e bildirmesi gerekirken ani bir kararla sürünerek çadıra doğru yaklaşmış, çadıra girmiş.
Tahmini doğruymuş, Türk askerleri buradaymış. Hepsi çok yorgun ve bitkin görünüyormuş. Esirlerin elleri ve ayakları bağlıymış. Ahmet esirlere’ ‘Sessiz olun sizi kurtaracağım’ ‘demiş. Onları çözerken karşısında babasını görmüş. Hasretle sarılmışlar. Ahmet’in babası’ ‘Hepimiz aynı anda burudan çıkamayız, nöbetçileri uzaklaştırmalıyız’ ‘demiş. Ahmet''Nasıl?''deyince askerlerimizden biri’ ‘Cephanelikburaya çok yakın, orayı patlatırsak dikkatleri dağılır’ ‘demiş. Ahmet ''Ben yaparım’ ‘dese de babası kabul etmemiş.
Babası ''Bu işi ben yapacağım, siz kaçıp orduya katılın, şehit olmazsam size yetişirim’ ‘demiş.
Ahmet'e sarılıp, öpmüş. Çadırdan sürünerek çıkmış. Üç-beş dakika sonra patlama sesi gelmiş. Düşman askerleri telaş ve şaşkınlıkla o tarafa koşmuş. Ahmet ve Türk askerleri “Allah Allah'' sesleriyle çadırdan çıkıp önüne geleni yok ederek oradan uzaklaşmış.
Ahmet yol boyunca arkasından babası gelir mi? diye baka baka Türk birliklerine kavuşmuşlar.
M.Kemal, Ahmet’i bu başarısı ve cesareti için kutlamış. Ahmet’in kalbi burukmuş. Babası gelmemiş. Bunu düşünürken yaralıları taşıyan at arabasından babasının indirildiğini görmüş, sevinçle yanına koşmuş.
Ahmet babasına kavuşmuştu. Sıra da düşmanların kovulduğu özgür topraklarımız da mutlu yaşamak varmış.
O günlerden sonra o topraklara üç ağaç dikilmiş.
Biri masalı yazanlara,
Biri masalı okuyanlara,
Biri masalı dinleyenlere….
Kaydol:
Yorumlar (Atom)
Masal Ağacı projemizin kapanışwebinarını yaptık.Artık projemize veda ediyoruz.Dolu dolu geçen etkinlikler,çalışmalar,öğrencilerimize çok şey kazandırdı.Projemizi değerlendirdik.
Masal Ağacı projemizde proje ortaklarımızla ortak masal yazdık.Çok keyifliydi.
Şehit Selahattin Şişman İlkokulu 3/A sınıfımolarak katıldığımız projemizde ortak yazdığımız masallarla proje kitabımız çıktı.Kitabımızı çok sevdik.Öğrencilerim severek okuyor.
Öğrencilerimin yazdıkları masalları masal ağacımıza astık.Balonlaral süsledik.Okulda projemizi yaygınlaştırdık.























